Sanat Tarihçisi Zeynep Dikmen'in Gözünden

Carre d'Artistes İstanbul 

      Bilgi Özgürleştirir – Sergi Castignani 

15. yüzyılda yaşamış Leon Battista Alberti, kendisini bir ressam ve heykeltraş olmasının ötesine götürecek kitaplar yazar. “Resim Üzerine” ile resim sanatının kuramını, dönemin genç sanatçılarına öğretmeyi amaçlar. Yaptığı hizmet büyüktür. Çünkü o, bugün Batı tarzında resmin bize oldukça sıradan gelen pek çok tekniğinin oturmasını sağlar. Rönesans’ın bu önemli aydını sayesinde çizgisel perspektif resim sanatının kalbindeki yerini alır. Sağlam bir eğitimle ressam bu tekniği öğrenir ve özümser. Bir kez ustalaştı mı, sanatçı artık özgürdür. Katı ve kısıtlı biçimlerden kurtulur. Figürleri önden, yandan, arkadan ya da tam karşıdan vermekte serbesttir. Yani, kendi bakışıyla baş başadır.

Sergi Castignani’nin “Seine Yürüyüş Yolu” adlı eseri, perspektif sayesinde, bu samimi sahneye kuşbakışı bakmamızı sağlar. Rakursinin (kısaltım) güçlü kullanımı, kompozisyonun sıradanlığını kırar ve hatta figürler arasındaki teması vurgular.

Resim kuramına hakimiyetin Castignani’yi özgürleştirdiği bir diğer alansa mekanla iletişimdir. Yine perspektifin güçlendirdiği figür-mekan ilişkisi, bilinçli olarak, moderniteye kurban edilir ve kompozisyondan soyutlanır. Bu sayede “Momentum”; başlangıcı ve sonu olmayan, hikayesiz ve sade bir sahne sunar. Sanatçı sadece hareketin kendisiyle ilgilenir ve bizim de öyle yapmamızı ister.

   Resim Her Şeydedir - Mehmet Güreli

Alberti, “Önemli olup da resimle ilgisi bulunmayan hiçbir sanat dalı yoktur der.” Ona göre resim, bütün sanatların çiçeğidir. Yani bir yerden bir şekilde, sanatın köşesine dokunuyorsak resmin kaçınılmaz olarak kendine yer bulduğunu çıkarabilir miyiz? Bu soru, Mehmet Güreli’nin eserlerine baktığımda tekrar tekrar aklıma gelir. Çünkü hem resmin sinemayı hem sinemanın resmi beslediğini hissettirir.

Sanatçının iki sanat dalı arasındaki bu bağı,  kompozisyonlarında kendini ele verir. Adının da bu özelliğe göz kırptığı “Film Noir” eseri, Güreli’nin hikayeci anlatımına bir örnek oluşturur. Benim gözümde bu resmi, aynı isimli diğer işlerinden ayıransa, renklerin yol göstericiliğidir. Çünkü onlar, bir çizgi roman okur gibi beni yönlendirir. Sol üst köşede başlayan koyu tonlar sağa ve aşağıya doğru gittikçe kendini beyaza bırakır.  Derinliğin azaltılarak, figürleri ön planda yoğunlaştırılması da dikkati hikayenin kendisinde toplar.

Çizgilerin hakimiyetindeki figürler gözleriyle konuşuyor gibidir ve her bir resim kendi hikayesini içerir. Eğer Carre d’Artistes’te Mehmet Güreli eserleri arasında gidip geliyorsanız, seçeceğiniz sadece bir resim olmaz. Siz, aynı zamanda, bir öykü de seçersiniz. Benim seçtiğim gibi…

Doğru Resim – Bernard Devie

Alberti’ye göre doğru resim geometriye dayanır. Eğer bir kişi, biçimlere hakimse ressamdır. Fakat onun derdi; kare ve daireleri, ışık-gölge etkisiyle birleştirilerek üç boyutlu algıyı yakalamasıdır. Günümüzde bile resmin temelini oluşturan bu kural, bir zamanlar modern sanatın da önemli akımlarından birine kaynaklık eder: Kübizm. Bir bütün halindeki gerçeklik yanılgısına dayanan klasik sanat, parçalara ayrılır; nesneler ve figürler, onları bir araya getiren öz formlara bölünür. Perspektif de bu yıkımdan payına düşeni alır. Kübizm çatısı altında, geometrik biçimler, bağımsız kimlikler kazanır.

Bernard Devie’nin eserleri, hem figüratif hem de manzara resminin soyut geometrik yorumuyla şekillenir. Formların belirgin hatları, malzeme çeşitliliğiyle zenginleşir. Boya katmanlarıyla hazırladığı zemin üzerine uyguladığı kazıma tekniği, farklı dokuların oluşmasına da imkan verir. Bana tatlı tatlı bakan bir selvi ağacının olduğu “Peyzaj” eserinde bu teknik, binaların gövdeleriyle çatıları arasındaki farkı ortaya koyar.

Ama en çok da “Atlı” resmi beni, konusuyla cezbeder. Çünkü Tolstoy der ki: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir…” Atlı bunlardan hangisidir, bilemem ama Alberti, ressamın en önemli eserinin konu olduğunu söylerken belki de bu cazibeyi kastetmiştir. 

 

Zeynep Dikmen Kimdir?

   

Zeynep, önce hukuk eğitimi aldı ve daha sonra uzun yıllardır ilgi duyduğu sanat alanına yönelmeye karar verdi. 2018 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden başarıyla mezun oldu. Roma Tor Vergata Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine devam ediyor ve Rönesans üzerine çalışıyor. Bugünlerde Art TV'de sanat üzerine yazılar yayınlıyor, Artopol Galeri’de editörlük yapıyor ve pikola_akademi instagram sayfasını yönetiyor. Carre d'Artistes İstanbul'u yakından takip eden Zeynep Dikmen, ulaşılabilir sanat anlayışının dönemimiz için önemli olduğunu düşünüyor.